Baş Boyun Rekonstrüksiyon Teknikleri

Baş ve boyun bölgesinin rekonstrüksiyon ihtiyacı genellikle bu bölgenin habis tümörlerinin cerrahi tedavisinden sonra ortaya çıkar. Tümör cerrahisi dışında travmalar, kazalar, yanıklar sonucu oluşan defektlerin onarımı veya baş boyun bölgesindeki doğumsal anomalilerin düzeltilmesi prosedürlerinde de rekonstrüktif tekniklere başvurulur. 

Baş boyun bölgesinin habis tümörlerinin cerrahi tedavisinden sonra hastaların yaşam kalitesi diğer bölge habis tümörlerinin cerrahi tedavisinden sonra olduğundan daha fazla etkilenmektedir. Çünkü baş boyun bölgesinde böyle bir cerrahi geçiren hasta çoğunlukla nefes borusuna açılan ve trakeotomi denilen delikten bir silikon kanül yardımıyla nefes alıp vermekte (geçici veya kalıcı olarak), burnundan midesine ulaştırılmış bir sonda veya doğrudan karından midesine ulaştırılmış bir beslenme tüpüyle beslenmekte (geçici veya kalıcı olarak), yine çoğu zaman (tümörün kaynaklandığı alana bağlı olarak) ameliyattan önceki sesiyle iletişim kuramamakta veya sesini artık tamamen kaybetmektedir. Tüm bu zorlukların yanında baş boyun ve özellikle de yüz bölgesi kolayca gizlenemeyen bir alan olduğundan söz konusu ameliyatlar sonrası oluşan defektler hastaların kendilerini sosyal hayattan kısıtlamalarına da neden olabilmektedir. Bu durum kısa süre öncesine kadar tamamen sağlıklı olan bir bireyin yakınları için de sarsıcı olmaktadır. Tedavi sürecinde birçok hasta gibi yakını da psikolojik destek almak durumunda kalabilmektedir. Tüm bu olumsuzluklar hastaların cerrahi sonrasında gerekebilecek radyoterapi veya kemoterapi gibi ek tedavilere uyumunu da zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla onkolojik prensiplere uygun olarak yapılacak cerrahi tedaviyi takiben oluşan defektin hem fonksiyonel hem de estetik olarak rekonstrüksiyonu önem kazanmaktadır. 
   
Oluşacak defektin rekonstrüksiyonu kaygısı cerrahi rezeksiyon sınırlarını etkilememelidir. Aksi halde hasta sağ kalımı olumsuz etkilenecektir. Cerrahi rezeksiyonu yapan cerrah aynı zamanda rekonstrüktif tekniklere de hâkim olması bu kaygıyı azaltacak ve onkolojik prensiplere uygun cerrahi rezeksiyonu güvenle yapabilmesine katkı sağlayacaktır. İlerleyen bölümlerde bahsedileceği gibi birçok rekonstrüksiyon tekniği olmakla birlikte bunlardan özellikle mikrovasküler teknikler kullanılan serbest doku nakilleri (serbest flepler) ayrıca bir eğitim ve deneyim gerektirmektedir. Bu tekniklere hâkimiyet kulak burun boğaz hastalıkları uzmanlık alanı kadar farklı ihtisas alanlarını ilgilendirse de günümüzde birçok merkezde onkolojik rezeksiyonu yapan cerrah / ekip cerrahi rezeksiyon sonucu oluşan defektin rekonstrüksiyonunu da kendisi yapmaktadır. Yukarıda bahsedildiği gibi baş boyun rekonstrüksiyonunda estetik ve fonksiyonel temeller üzerinde durulması gerekmektedir. Bu noktada, özellikle baş boyun bölgesinin fonksiyonel rekonstrüksiyonu (çiğneme, yutma, konuşma, nefes alma vb), bu fonksiyonların hastalıksız durumdaki işleyişine hâkim olan kulak burun boğaz hastalıkları uzmanlık alanı içerisinde daha özenli olarak değerlendirilir. Dünyanın birçok yerinde baş boyun cerrahisini yapan kulak burun boğaz hastalıkları ve baş-boyun cerrahları rekonstrüksiyonunu da kendisi yapmaktadır.

Ameliyat sonucu oluşan defekt sınırlı boyutlarda ise primer kapama ile onarılabilir.
Ancak oluşan defekt primer olarak kapatılamayacak boyutlarda ise flepler ile onarım gerekir. Flep, kendine ait kanlanması olan -doku yaması - parçasıdır. Baş boyun bölgesindeki defektler için temelde 3 farklı rekonstrüksiyon yöntemi vardır. Bunlar ana başlık olarak, lokal flepler ile rekonstrüksiyon, bölgesel flepler ile rekonstrüksiyon ve serbest uzak doku flepleridir. 

Baş boyun rekonstrüksiyonunun estetik ve fonksiyonel amaçları dışında, bazı durumlarda farklı öncelikler vardır. Örneğin paranazal sinüsler ve kafa kaidesini ilgilendiren cerrahilerden sonra bazen beyin ile burun arasındaki bariyerler ortadan kalkabilmektedir ve bu durum beyin omurilik sıvısı kaçağı başta olmak üzere menenjit riski de doğurmaktadır. Böyle bir hastada rekonstrüksiyondaki öncelik bu bariyeri yeniden oluşturmaktır. Yine oral kavite rekonstrüksiyonunda estetik ve fonksiyona ek olarak yukarıda bahsedilmiş olan yöntemler ile boynu tükürük kaçağından koruyacak bir bariyer de mutlaka oluşturulmalıdır. Aksi hâlde boyna tükürük fistülü gibi bir sonuç hastanın iyileşme sürecini aylarca uzatabilecek, cerrahi sonrasındaki radyoterapi veya kemoterapi gibi tedavilere yönlendirilmesini geciktirebilecektir. 

Tümör cerrahisi sonrasında, yapılacak rekonstrüksiyon,  hastaya özgü değerlendirilme sonucu belirlenir. Modern kanser cerrahisinde, sağ kalım ana amaç olsa da, yaşam kalitesi ve sosyal hayat devamlılığı açısından rekonstrüksiyon tekniklerinin uygulamaları önemli yer tutmaktadır.